“Hiç başınıza gelmiş bir olayı utandığınız, kendinize yakıştıramadığınız ya da aptal durumuna düşmek istemediğiniz için ‘bir arkadaşınızın başına gelmiş gibi’ anlattığınız oldu mu?
Bu soruyu 99 farklı meslekten kadın (isimleri deşifre edilmeden) cevaplamış. Ve kitap oluşmuş.
Kitabın ismi “Bi Arkadaşın Başına Gelmiş”.
İçinde gerçek hayatlardan tam tamına 99 itiraf var okunası.
Şimdi ben size başka bir itiraftan bahsedeceğim. Çaresiz bir aşk hikayesi. Okuduğumda yüreğim sızladı.
Cahit Sıtkı Tarancı‘nın meşhur bir şiiri var; “Abbas” adında. İşte her şey bu şiirde gizli aslında. Cahit Sıtkı askerliğini yedek subay olarak yaparken, çürüğe ayrılmış bir er emrine veriliyor. İsmi Abbas. Mardinli.
Cahit Sıtkı’nın kahvaltısını hazırlıyor, evini temizliyor, kıyafetlerini ütülüyor, akşam çilingirli mezeli sofralar hazırlıyor. Cahit Sıtkı bu temiz Anadolu çocuğunu zamanla çok sevmeye başlıyor. Akşamları demlenirken onunla dertleşiyor. Böyle bir akşam da Abbas’a bir soru soruyor :
-İstanbul’u bilir misin ? *Bilirim komutanım
-Ya Beşiktaş’ı ?
*Bilirim komutanım, acemiliğimi ben orda yapmıştım. -Orda bir sevgilim var. Onu bana kaçırıp getirir misin ?
*Elbet komutanım
Sabah olur, Cahit Sıtkı bakar Abbas hazırlanmış. “Hayırdır Abbas neden böyle hazırlık yaptın? diye sorar. *”İstanbul’a gidiyorum komutanım sana sevgilini getiricem” der.
Cahit Sıtkı çok duygulanır, gözyaşlarını gizlemeye çalışır.
Akşam eve dönünce rakı sofrasını kurdurur, Abbas’ı karşısına oturtur. Cahit Sıtkı alır kalemi kağıdı eline ve o sofrada o ünlü ABBAS şiirini yazar.
Buraya kadar okuduğunuz Abbas şiirinin çıkış hikayesiydi. Peki kim bu sevgili ? Neydi bu çaresizlik, imkansız olan?
Cahit Sıtkı, en samimi arkadaşı Vedat Günyol ‘la birlikte büyümüş. Sık sık onların evinde kalırmış. Vedat Günyol’un çok da güzel bir kızkardeşi varmış; Mihrimah.
Üçü birlikte vakit geçirirmiş hep.
Gerisini Vedat Günyol anılarından dinleyelim.
Paris’teyiz. Ben hukuk öğrencisiyim; Cahit ise Türkçe yayınlar kuruluşunda spikerlik yapıyor.
Bir akşam körkütük sarhoş olduk. Champs-Elysees ‘de yürüyoruz. Cahit Sıtkı nara ata ata şiir okuyor. Bir ara durdu hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ne oldu dememe kalmadan boynuma sarıldı. O sırada bende ağlamaya başladım. “Ne o yoksa çocukluk arkadaşın mı öldü”
dedim. “O benim çocukluk arkadaşım değil ilk aşkımdı. Ben senin kardeşine aşıktım. O yüzden evinizden dışarı hiç çıkmıyordum.”
Ama ama nasıl olur dememe kalmadan, yüzüne baktım.
Tam bir Diyarbakırlı gibi, aşkını hiç belli etmemekten duyduğu gurur vardı yüzünde. Elinde kalan tek şey o olmuştu sanki. Çünkü Mihrimah çoktan Cemilpaşazadelerden bir doktorla evlenmişti. O süre içinde ne ben ne de Mihrimah kuşkulanmamıştık. Bu kez kızma sırası bana geçti. Ayağa kalktım, yakasından tutup ‘Niye söylemedin bana ulan’ diyerek yumruklamaya başladım. Sonra birbirimize sarıldık ve hıçkıra hıçkıra ağladık.”
“Şu şiiri oku” dedi sonra.
Okumaya başladım:
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
fotoğraf Ege Telgraf
Zu x
instagram@banabiyersoyle
Ne kadar güzel bir yazı
o kitabın içindeki 99 kadından biri olarak yazdığınız bu hikayeyi de çok beğendiğimi söylemek istedim
bizim kitapta da çok ama çok beğeneceğiniz hikayeler var
Aaa sahi mi 😀 Kitabı Türkiye’den sipariş ettim yazımı yazarken… haftaya elimde olur mutlaka. Şimdi daha da merak ettim. Okumayı iple cekiyorum. Teşekkürler bu güzel yorumunuz için 🙋♀️ Sevgiler x
Merhabalar Wanderlust Zu,
Gözlerim doldu bir an yazıyı ve sonrasında şiiri okuyunca… Aşk ne güzel bir duygudur, ne kalıplara sokar insanı. Kadın Erkek fark etmez aklını başından alır insanın, ne durumlara girer nelere katlanırsın. Hoş bir dönemdir aşık olmak, sanki ayaklarınız sizi nerelere götürür bilemezsiniz. Gözleriniz her şeyi bir başka görür, en çok ta Sevgiliyi…
Sonra zaman her şeyi değiştirdiği gibi bunu da değiştirir, aşk yerini sevgiye bırakır. İlk zamanlar gibi olmaz bazı şeyler. Ancak gerçekten çok aşık olduysanız, o hiç bir zaman rutin’ e dönüşmez. Her gördüğünüzde başka hisseder ama hiç gıkınızı çıkarmazsınız. Çünkü bazen büyük aşklar içlerde yaşar, kişi kendi iç dünyasında mutlu olur durur.
Cahit Sıtkı’ nın yaptığı gibi söyleyemez, açılamaz ama hep bir yerlerde onu yaşatır. Sonra ne mi olur?
Çilingir sofralarında Kadehi hep yanındakine kaldırır, kalbindekine içersin…
Yorumunuz aklıma Alman besteci Bach’ın hayatından bir bölüm getirdi.Bach, biricik sevgilisi öldüğünde kiliseye gider ve Tanrı’ya duyduğu acının geçmemesi için yalvarır. Evet, yanlış duymadınız geçmemesi için!!! Geçmesin ve acı aracılığıyla da olsa hiç ayrılmasınlar sevgilisiyle diye. Cahit Sıtkı’da hayat boyu yaşadığı aşk acısıyla aslında bir ömür sevdiği kadınla yaşamış, hiç birleşememişler, ama hiç de ayrılmamışlar. Ahhh aşk!!!
Bir şiiri hikayesi ile bilmek bin mısrayı ezberlemekten daha anlamlı, vurgulu. Bilgiler için çok teşekkür ederim, kitaba da bakacağım.
Çeyrek asır önce Beşiktaş’ta, Abbas Ağa mahallesinde 6 yılım geçti;
şimdi o günlere gidip “Bi arkadaşın başına gelmiş” diyerek başlayayım mı? 🙊😊
Ön bilgi sahibi olunca her okuduğun veya gördüğün daha özel daha duygu dolu tonda oluyor. Haha neden olmasın başlayın Alp bey :))))