Pera ve Beyoğlu kitabımın hazırlığında şu aralar Beyoğlu’nda söyleşiler yapıyorum.
Geçtiğimiz günlerde görkemli kulesiyle ilgimi çeken Panayia Kilisesi’ni ziyaret ettim.
Kilise çıkışı ise Panayia Rum Kilisesi Vakfı’ndan bir yöneticiyle görüştüm. Gölge Kahve’de oturup kahvelerimizi yudumlarken, sorularımı sordum, Çağkan bey’de tüm samimiyetiyle yanıtladı.
Şimdi sizleri Çağkan Kiryako ile tanıştırmak istiyorum.
***
Çağkan Kiryako
1981’de İstanbul’da doğdu. Babası Rum, annesi Türk.
Doğduğundan beri Çengelköy’de yaşıyor. Türk okullarını bitirdi. Soyadı Rumca’da ‘beyefendi’yi temsil ediyor.
Bir kısmı Karaköy’de çekilen Ben Affleck’in Argo filminde oynadı.
Beyoğlu’nda Panayia Rum Ortodox Kilisesi Vakfı’nda yönetici.
Şimdi sözü Çağkan Kiryako’ya bırakıyorum.
Kilise’nin bulunduğu Olivo geçidindeki tüm dükkanlar ve apartman Rum Vakfı’na bağlıdır. Ben 2,5 yıldır vakfa ait gayrimenkullerin yönetiminde çalışıyorum.
Eskiden bu sokakta Sabuncakis vardı. Değişen Beyoğlu ile komple gitti. Geride kalan tabelası ise adeta tarihi eser. Sabuncakis gidince yerine EFY kitabevi geldi.
Diğer dükkanlar ise :
J’adore, Gölge Kahve, Fontane Pizza, Sitef Cafe, Kadem Cafe, Pana Cafe, Koska, Tekel bayii.
Cafelerin arasında kalan Panayia Apartmanı ise 1910 yılında yapılmış harika bir yapı. Boyama işlerini yeni bitirdik. Bugünlerde sokaktan geçenlerin oldukça ilgisini çekiyor.
Bana Beyoğlu’nu soruyorsunuz… Benim kuşağıma denk gelen Beyoğlu Ortadoğulu.
Eski Beyoğlu anılarda kaldı. Büyüklerim o güzel Beyoğlu’nu anlattığında, bana da duyumu masal gibi gelir. Çocukluğumdaki İstanbul bile başkaydı. İnanın o günleri özlüyorum. Ki yaşım ne, sadece 37!
Ben dedemi hiç görmedim. 1975’de vefat etmiş, yetişemedim.
Çengelköy’de bostancıymış dedem; reçel gülü yetiştirir, Beyoğlu’nda Balık Pazarı’nda Constantin isimli dükkanında satarmış. Beyoğlu’nun 30’lu 40’lı 50’li 60’lı yıllarını solumuş.
6-7 Eylül olaylarıyla Beyoğlu’nun tadı tuzu gitmiş tabii.. O solunan güzel hava herkese zehir olmuş.
Değişen Beyoğlu ile İstanbul’da değişti. Batı’dan, Batı medeniyetinden uzaklaştık. Her yer Katar gibi şantiye şimdilerde. Biri yıkılıyor biri yapılıyor.
Çocukluğumda Çengelköy’ün her tarafı bostandı. Salatalıklar, çilekler yetiştirilirdi.
Bir kar yağardı, diz boyu kar olurdu. Babamın doğduğu eve kurtlar çakallar inerdi. Şimdi toprak kalmadı Çengelköy’de. Her taraf apartman! Dedemin bostanından ise Natoyolu geçiyor. İstimlak edilmiş zamanında.
Çengelgöy’de benim oturduğum mahalle eskiden Rum mahallesiymiş. Aya Yorgi Kilisesi ile büyük bir cemaati de varmış. Şimdilerde üç aile kaldı Rumlardan. Hepsi Yunanistan’a gitti.
İki yiğenim var, ağaca çıkmayı, meyve toplamayı bilmiyorlar. Biz çocukken ağaçtan inmezdik. Ağaç isimlerini bilirdik. Şu incir, bu dut, bu erik derdik.
2000’li yıllarda iyice gelişen bilgisayarlar çocukların hayatını da değiştirdi. Sokaklardan evlere hapsedildiler. Ellerinde tablet!
Babam Çengelköy’de antikacı. Birbuçuk yıl önce bir Facebook grubu kurdu. İstanbul’da doğmuş büyümüş Yunanistan’a göçmek zorunda kalmış Rumları topladı. Gidenler Yunanistan’da da mutlu değil ki, vatanları Türkiye çünkü!
Zuhal Floria x
9 Kasım 2018
instagram @banabiyersoyle
Bir gün bakacağım, misafir olacağım Olivo Geçidinin sakinlerine, Kilise’ yi de çok beğeneceğime eminim.
Çağkan Beyin dedesinin reçel gülü yetiştirmesi çok ilgimi çekti; eğer bildiğim açık pembe çiçekli gül çeşidi ise mis gibi kokumuştur Çengelköy. O güller kayıkla boğazı geçip ulaşmıştır Pera’ ya mis kokarak, ruhu şad olsun.
Paylaşım için çok teşekkür ederim; Yunan iş arkadaşımla sohbet ederken anlatacak bilgiler ve geldiğinde uğrayacak bir adres oldu. Şimfikil bi es vereyim ziyaretim sonrası yoruma devam ederim. 😊
Sanırım Olivo geçidi keşfi yapıldı ben bu cevaplamayı yaparken 🙂
Yorum için çok teşekkür ederim Alp bey
İyi Pazarlar 🙂
Çok kısa bir es oldu, dün Beyoğlu çeşitlemesi yaptım, çok yer gezdim, durdum, yiyeceklerin tadına baktım, dua ettim. Olivo geçidine de uğradım, Mandabatmaz, Rejans, Gölge Kahve ve Panayia Kilisesi her gelişimde ziyaret noktalarım olacaklar artık. Kilisenin bahçesinde çiçek açmış Malta Eriği Ağacının (Yeni Dünya; bu ismi de çok tuhaf gelir) altında bir güzel soluklanıp 50 metre aşağıdaki kalabalığın gürültüsünden uzakta dinlendim, kendimi dinledim.
Rejans’ da Atamızın masasının önünde Ona selam verdim, baktığı açıdan salona baktım. Gölge Kahve’ nin Brüksel Muhallebisi ise tam hafif tatlı tarifime uyan lezzetteydi, çok beğendim. Geçidin diğer ucundaki kafelerden tütün dumanı gelince hızlı adımlarla oradan geçip, kilisenin çan kulesinin resmini çekip tekrar kalabalığa karıştım. Böylesi saklı kalmış yerleri titizlikle araştırıp bulduğunuz özel hikayeleri ile gösterip bilgi vermeniz çok değerli, kitabınıza da bu değer yansıyacaktır 🧿 🍀.
Ayrıca burayı tanıtarak caddede akan kargaşadan kaçma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. 😊