Pastéis de Belém… Pastéis de Nata… Pastel de Nata
Bazı tatlar vardır insan özler.
Tatlı oscarları veriliyor olsaydı eğer, eminim tüm oscarlar Lizbon Belem’deki Pasteis de Belem’e giderdi.
Rahmetli anneanneciğim Zagreb doğumlu Boşnak bir Türk kadınıydı. Nefis börekler yapardı. Özellikle bir böreği vardı, bayılırdık biz torunlar. Anneanneme sorardım hep; “bu böreği kim icad etti? bu tadı nasıl buldu, nasıl akıl etti annane? Anneannem de hep bize şöyle derdi :
“Ahhh mojsinko (evladım)… yediğin her güzel lokma bir yokluktan doğmuştur.”
Ben bu sözü çocukluğumdan beri hiç unutmadım…
Geçmişten günümüze kadar gelmiş her yeni keşfettiğim lezzete, bu gözle baktım: “Acaba bu güzel tat nasıl bir yokluktan doğmuştur?”
İşte bu fotoğrafta gördüğünüz nefis natalarda aslında bir yokluktan doğmuş.
Nasıl mı?
1834’lerde Lizbon’da yaşanan yenilikçi reformlarla manastırlar kiliseler kapatılmış. Belem’de öyle bir yer ki; ufacık bir kıyı köyü, karayla bağlantısı yok o zamanlar. Sadece Mosteiro dos Jeronimos adında bir manastırı ve kilisesi var. Lizbon’a ulaşım da botlarla. Manastırlar kapanınca rahipler işsiz kalmış. Dolayısıyla aç!
Günlerce Lizbon’dan gıda beklenirken, bir rahibin aklına güzel bir fikir gelmiş.
Rahip ve rahibelerin giysilerini beyazlatmak için zaten manastır mutfağında yumurta çok olurmuş. Yumurta akı ile giysiler beyazlatılırken, sarıları hep artarmış. Bu artan yumurta sarılarını kullanarak bir tatlı geliştirmeye karar vermiş bu rahip. Manastırın arkasında bulunan şeker kamışı rafinerisinden şekerini temin etmiş; elindeki yumurta sarıları, un ve süt ile de bir tatlı yaratmış uzun uğraşlar sonucu. Sonra yaptığı bu tatlıları şeker rafinerisindeki kişilere satmaya başlamış. Tatlı o kadar beğenilmiş ki, bir süre sonra bu tatlının ünü dilden dile tüm Lizbon’a yayılmış.
1837 yılına gelindiğinde tatlının mucidi rahip, Pasteis de Belem adıyla, manastır’a bağlı Belem Pastanesi’ni kurmuş.
Global adıyla Pastel de Nata, cupcake fırın tepsilerinde pişiriliyor. Tabanı milföy hamuru… içi, pastacı kremasına benzer bir krema ile dolduruluyor. Fırında üzeri kızarana kadar da pişiriliyor. Tarçın veya pudra şekeri serperek sıcakken servis ediliyor; ve yediğinizde gerçekten ağzınızdan cennet akıyor.
Pasteis de Nata, günümüzde Avrupa’nın her yerinde bulabileceğiniz bir tatlı… AMA; asla Belem’deki o rahibin pastanesinde yediğiniz lezzette değil!
Tarif, hiçbir şekilde paylaşılmamış, gizli tutulmuş.
Gizli tarifini sadece beş kişi biliyor; pastanenin sahibi, yöneticisi ve üç şefi.
Efsaneye göre bu beş kişi asla aynı anda uçağa binmez, aynı restoranda yemek yemezlermiş…
Ben yukarıda gördüğünüz tabaktakilerin hepsini bir iki dakikada yedim ve bir 5 tane daha söyledim. Yan masamızdaki adamın 20 tane yediğine şahit oldum.
Tanesi 1.50 Euro. Günde 20 bin adet satışı oluyor. Varın siz hesaplayın günlük kazancı. Portekiz için ulusal bir değer artık.
Yedikçe yedirten, ağzını şapırdattıran ve herkesi Belem’e gitmeye kışkırtan ölmeden önce tadılması gereken müthiş bir lezzet Pasteis de Nata.
Bir sonraki yazım; evde kendi yaptığım ‘Zu’nun pastel de natası’ olacak 🙂
Keyifli pazarlar diliyorum.
Wanderlust Zu
instagram @banabiyersoyle
O kadar merak ettim ki, uçak bileti alıp Lizbon’a uçucam sonunda :))
Ölmeden önce yapılması gereken listede 😉
Yokluktan varoluşun öyküsü özlenen bir tat olmuş👍
Ne güzel buluşlar ve tatlar oluyor 🙂
Lizbon ve eşsiz Belem Turtası, Nata 😋.
Sıcak, tarçınlı, hafif, yedikçe yediren, bıktırmayan sütlü, milföy hamurlu tatlı.
Çok beğenmiştim, Lizbon’da nerede bulsam yemiştim, İstanbul’ a da getirdiğim bir lezzetti, şarapların yanında. Öyle müptelası oldum ki Çin’de karşıma çıkmıştı, hem de Burger King’de; Çinliler bizim gibi şerbetli tatlı yemezler. Künefeyi ise asla 😂; peyniri hiç bilmezler.
Beyzade Out, Belem In.
Bir gün yolum Lizbon’ a tekrar düşecek, biliyorum, çok ülke gezmedim belki ama sevdim Portekiz’ i her yönüyle.
Rahmetli anneannenizi ne güzel anmışsınız, ruhu şad olsun 🙏. O bahsettiğiniz böreği nasıldır merak ettim. Bir gün yapıp tarifi ile blogda paylaşım yapsanız, yemesem de gözüm doyardı, anneannenize rahmet olurdu.
Ekmeği bıraktım da böreğe mantıya hayır diyemiyorum.
Kolaysa belki kendim de yapabilirim.
Çok teşekkürler, daha önce yemeyenler bu yazınızdan sonra çok imrenmiştir. 😊.
Ahhhh nasıl canım istedi şimdi :))
Çok teşekkür ederim. Canım anneannecigimin ruhuna sevgiyle ❤️
Keşke ananemin böreğini yapabilecek uygarlığa sahip olsak. O zamanlar yokluk malum. Şimdi her şeyimiz var ama o tadı verecek uygarlık yok! 3 katlı bir Rum evi, arkası zeytinlik, bir kuyu, incir ağaçları kiraz ağaçları elma kayısı şeftali. Ve bir toprak fırın. İçinde sıcak kül ve bu sıcak külün üzerinde pişirilen kıymalı el açması börek. Tarif olsa dahi ananemin bu masalsı uygarlığını bulamayacağımız icin o lezzet de olmuyor tutmuyor iste :/
Yorumunuz için çok teşekkür ederim Alp bey. Beyzade Künefe yazım en çok okunanlarda bloğumda. Bu Nata yazım ve tarifi de ikinci en çok okunan aslında :)))
Olay netleşti o zaman, biz tatlı derdine düşmüşüz, en çok okunanlar içinde Nata’ nın da ikinci olmasından belli.
Külde pişirilmiş olup tadına bakacağım ilk Boşnak Böreği ile anneannenizi rahmetle anacağım 🙏.
Lezzet tabi ki hiç bir zaman aynı olamaz, o özeldir, yine de bir tarif sırası, bir püf noktası vardır yaşatılası, burada paylaşmanız şart değil, lezzetini olduğu kadar yaşatın. Özlemi gidermek yine sizin elinizde, üzüp, imrendirmiş olmayayım. 😊
Dedem de Saraybosna’lı. Bakın orda külde pişirilen börek çok. Saraybosna’ya da gidilir o böreği yemek için 😉