Hava çok kasvetliydi dün. Pazar gününün miskinliği de olunca içimde, Teoman’ın yeni albümü “Koyu Antoloji’yi” dinlemenin tam vaktidir diye düşündüm…
Kuruldum koltuğa, taktım kulaklığı, yumdum gözleri.
Evet bu albüm gerçekten KOYU olmuş!..
Bence bu albümü dinlemeden önce, birkaç şeyden emin olmak lazım!
- Dışarıda hava İskandinav dizilerindeki gibi yoğun kasvet içinde mi? -Evet
- Kalbiniz kırık mı? -Evet
- Modunuz düşük mü? -Evet
- Dalgınlık var mı ? -Evet
- Evde yalnız mısınız? -Evet
- Kutudaki son kalan çikolata da bitmiş mi? -Evet
- Yoksa kahve de mi kalmamış?
Tüm bu sorulara cevabınız Evet’se, dünyayla bir süreliğine vedalaşıp, albümü dinlemeye hazırsınız demektir.
Albümün ismini, albümü dinledikten sonra daha çok sevdim aslında.
Çünkü Teoman, daha önce seslendirdiği şarkılarından, kendince en sevdiklerini seçip, bu albümüne koymuş. Zaten antoloji’ninde anlamı bu değil mi?
Unutmaksa intikamın
Unuttuğunu da unutmaksa … diyor.
İkinci parça, GÜZEL BİR GÜN
Aşk yok, artık yok
Ama zamanla alıştım
Üçüncü şarkı, BUGÜN
Evimi yaktım
Kitapları attım
Yıkandım temizim artık
….
Geçiyoruz geçiyoruz…
Onüçüncü şarkı da;
“Bırak beni kendi halime bırak peşimi elveda” diyor.
….
Geçiyoruz onaltıncı parçasına…
İşte bu benim en sevdiklerimden;
İSTASYON İNSANLARI
Eskiden çok eskiden ben daha çok küçükken
Henüz cennet plajı otopark olmamışken
Mercanların arasında küçük balıklar vardı
En güzelleri el boyunda kavuniçi olanlardı
Bir gün bir rüya gördüm o kavuniçi balık benmişim.
…..
Yirmibirinci şarkısı LİMANINDA’yı da çok seviyorum.
Özellikle “Ne ateşler yanıyor” kısmı başladığında, isyansal sesine aşığım.
Bagajsızım, sadece bir kaç kıyafet
Kahvaltım çayla simit
Bırak artık dünyayı
Zarları hileli
Ne ateşler yanıyor
Ne ateşler sönüyor
Ne savaşlar oluyor
Ne gidenler dönüyor
Evet albümün tamamını dinledim.
Teoman’da keskin bir karamsarlık var. Modu düşük, insanlara belli küs, hayal kırıklıkları çok, dünyaya kapalı.
Çok da haklı! Herkes de bir sahtecilik, bir çıkarcılık dolu.
***
“Bir motive eksikliğiniz mi var?” diye sormuş geçenlerde bir gazeteci…
“Eskiden elimden gitar düşmezken, aklım sürekli bir şarkı yazma ile ilgiliyken, her tarafa notlar alırken, artık öyle birisi değilim artık. Müzikle bağım koptu ama sonradan düşününce bir sürü şeyle de kopmuş. Eskiden yaptığım bir sürü şeyi yapmıyor olduğumu fark ettim. Bana zevk veren edebiyat, sinema ile de ilgim koptu. Hala 40-50 sene önce yazılmış şeyleri okuyorum. Yine eskiden izlediğim şeyleri izliyorum. O anın sinemasını ya da edebiyatını takip etmiyorum. Müzik için de o geçerli. Çok hayal kurmuyorum. Konular bitiyor, eskisi kadar da hevesli, inançlı ve çalışkan değilim. Kendimi geçmişle karşılaştırdığım zaman çok daha tembel, inancını kışkırtmak zorunda kalan birisi görüyorum. 24 saat şarkı düşünen bir adamdan, aylar boyunca eline gitar almayan bir adama dönüştüm. İleride umarım bu değişir. Çünkü prodüksiyon sürecini çok seviyorum. Başarılı olmaya dair değil hayallerim. O eski meşgale duygumu, hobiymiş gibi büyük zevk aldığım prodüksiyon yapma isteğimi tekrardan edinmek hayalim.” demiş.
***
Ben kendini basın önünde bu kadar dobra ifade edebilen sadece bir iki kişi biliyorum. Meryem Uzerli (tükenmişlik sendromu açıklaması ile) bir de Teoman.
Teoman’ın hayattan keyif almadığı bariz ortada.
Geçensene Merly Streep’in Altın Küre Ödül Töreni’nde müthiş bir konuşması olmuştu…
“Kırık kalbinizi alın ve onu sanata dönüştürün.”
Bence Teoman, kalbine sıktığı ekşi limonlardan nefis limonatalar çıkaracak yakında 🙂
Wanderlust Zu
Foto credit: Google
Teoman düşüncelerime tercüman olmuş…
Tam uzun kış geceleri dinlemelik albüm olmuş 👍
Tebrikler. Ancak bu kadar net anlatılır di👏👏👏👏👏
Ooov teşekkür ederim 🙂