“Garip bir tutku aklımın içinde dönüp duruyor. Kalbim göklerde aranıp duran bir kuş. Her bir parçam bambaşka bir yöne doğru gidiyor. Acaba sevdiğim her yerde olduğu için mi?”
Bugün 30 Eylül,
Mevlana’nın doğumgünü.
Hepimiz çok seviyoruz ruhumuza işleyen sözlerini.
“Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.”
Mevlana’nın madem doğumgünü, bende Galata Mevlevihanesi’nden bahsederek anmak istiyorum bu özel günü.
İstanbul’da, gerçek bir sema izlemek için gelinecek en iyi yerlerden birinin Galata Mevlevihanesi olduğu söylenir.
Ama mevleviliğin içinden gelen değerli insan Kudsi Erguner’in, Ayrılık Çeşmesi adlı kitabında, hani para verip bilet alarak izleme şansı bulduğum o turistik sema gösterilerini bir kez daha düşünmek zorunda kaldım.
Biz Mevleviliği ne derece biliyoruz?
Kudsi Erguner, Mevlevi tarikatının modern bir islam imajı yaratmak için kullanıldığını, hatta “Gel gel ne olursan ol yine gel…” diye başlayan meşhur mısraların bile Mevlana’ya ait olmadığını, uydurulduğunu yazıyor. *Bu meşhur mısra Şair Kazvini’ye aittir.
Şimdiki sema gösterilerinin çıkış hikayesi ise oldukça ilginç.
Cumhuriyet’te tekkeler kapatılınca Mevlevi ayinleri de yasadışı olmuş.
1950 yılllarında Marshall yardımlarını denetlemek için Konya’ya gelen Amerikalı yetkililerden birinin eşi tasavvufla ilgileniyormuş. Hadi demiş Konya’ya gelmişken bir sema gösterisine katılayım. Bizim yerli yöneticiler de alelacele bir gösteri ayarlamışlar. İşte hepimizin bilet alarak seyrettiği şimdiki sema gösterilerinin başlangıç noktası da o olmuş; “Amerikalının eşine hazırlanan sema!”
Bu başlangıçla mevlevilik turistik bir boyut kazanmış.
Kudsi Ergüner, bu tür sahne gösterisine dönüşen folklorik sema gösterilerine çok kızgın.
Özellikle Konya’da, Sultanahmet Divanyolu’nda bazı ticari işletmelerin “gruplara sema yapılır” ilanlarından da oldukça rahatsız.
***
“Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm ben der durur yine de yaşarsın.”
***
Galata Mevlevihanesi
Tünel’in hemen yan tarafında Karaköy’e doğru inen yolda, eski adıyla Yüksek Kaldırım, bildiğimiz adıyla Galip Dede Caddesi’nin başında bulunur Galata Mevlevihanesi.
Peki içine girip hiç ziyaret ettiniz mi?
Galata’ya gittiğinizde görmeniz gereken en nadide yerlerden biri olduğunu unutmayın lütfen.
Kuruluşu epey eski.
1480’lerde Sultan II. Beyazıt döneminde oluşturulmuş. O zamanlar Galata gözlerden ve insanlardan oldukça uzak ve ıssızmış.
İstanbul’da kurulmuş ilk Mevlevihane olma özelliğini taşıyor. O yıllar bu ibadethaneye müslüman manastırı deniyormuş.
Galata Mevlevihanesi, Alman Lisesi ile de komşu.
Cumhuriyet döneminde tekke kapatılınca hazirenin (mezarlık) ortasına Beyoğlu Evlendirme Dairesi ve bir ilkokul gelmiş.
2011 yılında ise müze olarak yeniden ziyarete açılmış Mevlevihane.
Mevlevihane’ye girişler 10 lira. Müze kart geçiyor.
Galata Mevlevihanesi toplam 6.800 metrekarelik bir alanda beş bölümden oluşuyor.
Külliye avlusunda iki önemli türbe bulunmakta: Şeyh Galip ve Halet Sait Efendi türbeleri.
Halet Efendi, müthiş entrikacı biriymiş. II.Mahmut’un da belalısıymış. Sonunda II. Mahmut onu sürgüne göndererek cezasını kesmiş, daha sonra da idam ettirmiş. Ziyaret ettiğiniz türbede yalnızca kellesi gömülü.
Tekkenin içinde bir de hazire(mezarlık) var. ‘Hamuşan‘ diye özel bir adla anılıyor bu bölüm. Yani ‘Susmuşlar‘.
Mezar taşlarında, resmi ünvanı gösteren başlığın yanı sıra ölen kişinin tarikat ehlinden olduğunu belirten takke kabartmaları da göze çarpıyor. Susmuşların arasında Comte de Bonneval’in mezarı bulunuyor. Üzerinde Serhumbaraciyan Ahmet Paşa diye yazar. Onun karşısında da Macar asıllı Müteferrika’nın mezarı bulunmaktadır. *Mütefferrika’nın mezarı Okmeydanı’ndan buraya getirilmiş.
Mezarlarla ilgili not: Tünel’in tam karşısında bir pasaj vardır: Asmalımescit Pasajı. Tünelin inşa edildiği tarihlerde işte o pasajın olduğu yerde Galata Mevlevihanesi kapsamında bulunan bir mescidin haziresi bulunmaktaydı. Mezarlık arazisi hazine tarafından 9 bin lira karşılığında Tünel İdaresine satılmıştı. Mezar taşlarının da Mevlevihane haziresine nakledildiği rivayet edilir.
Avluda acem halısı bitkisi ekilmiş bir saksı var. *Nisan ve mayıs aylarında bu bitki adeta pembe halı serilmiş gibi oluyor.
“Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup, seni başının üstünde taşıyan bulunur”
Ana binanın merkez kısmını derviş odaları ve semahane oluşturuyor.
Derviş Odaları : Derviş odalarında Mevlevilik anlatılmaktadır. Sufilik ve tarikatlar ile başlanarak bu bölüm son Mevleviler ile sona ermektedir.
Mevlana, “Düne ait ne varsa dünle beraber gitti. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” demiş.
Evet… şimdi yeni şeyler söylemek lazım…
Galata Kulesi’ne gittiğiniz zaman Galip Dede Caddesi’nin hemen başında bulunan bu güzel mevlevihaneyi mutlaka görün ve herkese söyleyin.
İyi ki doğdun Mevlana!
Zuhal Floria x
Bana Instagram sayfamdan ulaşabilirsiniz @banabiyersoyle
Ne güzel söylemiş değil mi ; “Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.” Güzel bir yazı olmuş. Paylaşımınız için teşekkürler.
Çok teşekkür ederim yorumunuz için 🙋♀️