Uçup Giden Hayatlar, Kötüleşen Toplum : Mina Başaran

Biz eskiden, ninelerimiz dedelerimiz  zamanı, daha öncesi, daha da öncesi çok güzel bir toplumduk. Cumhuriyet kurulduğunda daha da güzelleştik.

Aile, mahalle, köy ve şehir hayatlarında, hepsinde çok güzel bir ortak özellik vardı; “insana insan olmanın keyfi yaşatılırdı.”

Misal; bir evin camında sarı çiçek varsa “benim evimde hasta var” demekti.  Satıcılar, sokaktan geçenler, sarı çiçekli evlerin önünde asla yüksek sesle bağırıp konuşmazdı.

Cam kenarına kırmızı çiçekler konulmuşsa, “evimde evlilik çağında kız var, sokaktan gelip geçenler dikkat edin ölçüsüz laflar kullanmayın; gelin kızımızı mahçup etmeyin” anlamındaydı.

Lambayı söndür demezlerdi. Söndürmek olumsuzluktu… onun yerine “lambayı dinlendir” derdi büyüklerimiz.

Evlere elektrik gelince, “Işığı yak” demedi kimse. Yakmak olumsuzluktu çünkü. “Işığı uyandır” dediler onun yerine.

Böyle güzelliklerle dolu, saygı, sevgi, hürmet, nezaket dolu bir medeniyet vardı atalarımızda.

Misafir geldiğinde ayakkabılar burunları dışarıya doğru düzeltilmezdi ev sahibi tarafından. İçeriye doğru baktırılırdı hep. “biz sizin misafirliğinizden çok hoşnut kaldık, evimizi yeniden şereflendirmenizi isteriz”  demekti bu.

Gelen misafirin ayakkabısına kadar hürmet gösterildi.

Misafir için özel terlikler, fincanlar, tabak çanaklar kullanılırdı.

İnsana değer vermekti bu.

Kahvenin yanında neden su ikramı edilirdi bilir misiniz?

Misafir aç ise suyu, tok ise kahveyi alırdı. Eğer suyu almışsa, ev sahibi hemen sofrayı kurar misafirinin karnını doyururdu.

Kuşlara bile binalarında kuş evi yapardı bizim dedelerimiz.

Bakın eski yapılara, ne çok vardır. Eminönü’nden Tahtakale’ye yürürken tüm eski binalarda görürüm bu kuş evlerini. Yaralı göçmen kuşlar ne çok sığınmıştır bu evlere. Günümüzde yapılan binalarda hangi müteahhitin hangi mimarın aklına gelir bu incelik?

Bir canlıyı düşünme, çevre ve doğa sevgisi, o uygar bilinç nerede?

Hep eskilerde bu insanlık. Paraya ruhunu kimse satmamıştı henüz.

Evde çocuklar dahil kimse ayak üstü yemek yemezdi. Önce eller yıkanır, sofraya birlikte oturulur, evin büyüğü başlamadan yemeğe geçilmezdi.

Mahallede birisi öldügünde, cenaze evine ilk önce kıble istikametindeki komşudan olmak üzere, merhumun yedisi çıkana kadar yemek yollanırdı. Hiç kimse onlara işittirecek tarzda gülüp eğlenmezdi. Böylece komşunun acısına ortak olunurdu.

Güzel şeyler konuşulur, güzel karşılanır, güzel gönderilirdi insanlar.

Mina Başaran

Evlilik hazırlığı yapan zengin bir ailenin tatlı kızıydı.

Kız arkadaşları ile gittiği bir haftasonu tatilinden dönerken elim bir uçak kazasında öldü.

Kahvenin yanına su koyarak, çaktırmadan misafirinin aç mı tok mu olduğunu öğrenen bir ata kültüründen gelen bizler,

Evin penceresinde sarı çiçek var diye, yüksek sesle konuşmayan mahalle adabını yaşamış kuşaktan gelen bizler,

Misafirin ayakkabısını düzeltirken burnunu evin içine doğru baktırıp misafirin kalbine konukseverlik yükleyen o ninelerimizin güzel yüreğinden gelen bizler…

Televizyonlarda haber kuşağı seyrederek, gazetelerde 3.sayfa haberleri okuyarak, saçma sapan programlar seyrederek, şiirden, romandan, edebiyattan, aşktan bu kadar uzak yaşayarak, özümüzü, kültürümüzü her şeyimizi kaybettik. Genetiğimizi bozduk.

Ölüm de susulur. Yas tutulur. Ailenin acısına kalben ortak olunur.

Yüreğin öyle bir sızlar ki… kardeşindir o be! kendi insanın… bu topraktan canın kanın. Kızların onlar, düşmanın değil, hepsi bacın kardaşın… öldüler.

Şanslıydı Mina… Tanrı onu yüklü servete sahip bir ailenin kızı olarak dünyaya getirmişti. Bu onun talihi, kaderi… Sen neden kınarsın ki?

Kapitalizmi seven bir ülkede doğdu büyüdü. Ya ne yapsaydı???

Kapitalizmi o yaratmadı ki!!! Sistemin içinde parayla doğdu. Sistemin önüne sunduklarını yaşadı. Tıpkı diğer servet sahibi ailelerin yaşadığı gibi.

Sende para olsa nasıl yaşardın?  Acun ve Şeyma Subaşı mesela?

Parayı bulana kadar nasıl yaşıyorlardı?

Ya şimdi ?

Emin ol fukara kardeş,  sende parayı bulsan şu kötü kalbinle kınadığın her şeyi layıkıyla yapardın.

Bu kadar kötülük yer bitirir adamı.

Uçsuz bucaksız şu göğe bir bak. Bir gün sende öleceksin….bari güzel şeyler bırak bu dünyaya… yaptığın yorumlardan başla değişime mesela.

 

Zu

instagram @banabiyersoyle

Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

4 Comments

  1. Volking Mart 12, 2018
    • Wanderlust Zu Mart 19, 2018
  2. Nevin Mart 12, 2018
    • Wanderlust Zu Mart 19, 2018

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.