Yalova‘ya çocukluğumdan beri gitmemiştim. Hem çocukluk anılarımı yad etmek hem de Yürüyen Köşk‘ü görmek istedim.
Yürüyen Köşk
Atatürk bir Ağustos yazında Ertuğrul yatıyla Yalova’ya yaklaşırken çok güzel bir çınar ağacı görür kıyıda. Hayranlıkla izler bir süre…
Çınar ağacının yanında bir ahşap ev, altında kahvesini yudumladığı bir kare geçer hızlıca aklından. Derken Atatürk’ün bu hayaline uygun mini bir ahşap köşk yapılır (Eylül 1929)
Atatürk 1930’un haziranında bu Köşk’e geldiğinde köşkün personeli ağaçtan şikayetçi olur.
Dalların, köşkün çatısına ve ahşap duvarlara zarar verdiğini, ağacın kesilmesi gerektiğini arz ederler.
Atatürk öyle sinirlenirki duyduklarına… “Bir dal bile kesilmeyecek, derhal bir çözüm bulacağım” der.
Birkaç mühendisle toplantı yapar o gece…
İstanbul’dan tramvay rayları getirtilir.
Sonraki 3 gün ise köşkün etrafındaki toprak büyük bir dikkatle kazılır. Temel seviyesine inildiğinde raylar döşenmeye başlanır.
Köşk santim santim yapılan titiz bir çalışma sonucu rayların üzerine oturtularak, doğuya doğru 5 metre kaydırılır.
Çınar ağacı bugün 396 yaşında.
Ömrünü Atatürk’e borçlu. Tıpkı bizim ömrümüzü ona borçlu olduğumuz gibi.
Yürüyen Köşk, rehber eşliğinde her yarım saatte bir 2 lira’ya gezilebiliyor.
İçerde fotoğraf çekmek yasak.
Köşkün içinde neler var?
Köşk iki katlı
Alt katında; bir oturma odası, banyosu ile konuklarını ağırladığı denize bakan camekanlı bir salonu var.
Kahve takımlarının bulunduğu bir dolap var yine bu kısımda.
İkinci katta ise; yatak odası ile yine bir oturma odası, Atatürk‘e ait eşyalar; annesinin ona verdiği tabak takımları, yatak örtüsü, yastık kılıfları vb. özel eşyalar.
Rehber de oldukça detaylı bir anlatım yapıyor. Dikkatle dinlemekte fayda var.
Yürüyen Köşk‘te mutfak yok. Mutfak köşkün dışında bahçede ayrı bir binada.
Yürüyen Köşk Cafe
Köşk’ün içini gezdikten sonra yanıbaşındaki cafeye oturdum. Bir çay söyledim. Çay geldi.
Bugün 396 yaşında olan o çınar ağacına baktım. Köşkü kaydırmak yerine, yıktırıp başka bir köşk de kolayca yapılabilirdi pekala dedim.
Ancakkkk,
Atatürk halkına çevrecilik bilincini nasıl verebilirdi ?
“Değil bir ağaç, tek bir dal bile korunmalıdır “ diyerek ağacın önemini halkına ve tüm dünyaya göstermiş oldu.
Çayım bitti.
Atatürk’ün sayesinde yaşayan bu ulu çınarı selamlayıp ayrıldım Yürüyen Köşk’ten.
Dışarıya çıktığımda betonlaşmış Yalova’ya karıştım. Çevre bilinci aşılamış bir Ata’dan nasıl oldu da bu denli çevre katili nesil olabildik!
Beton bloklardan ilerlerken yanımda anneme dönüp sordum;
“Memleket nereye gidiyor böyle anne ?“
“Memleket nereye gidecek, bizim götürdüğümüz yere” dedi o da.
Evet, beton Türkiye’ye doğru yol alıyorduk.
Wanderlust Zu
Bana instagram hesabımdan da ulaşabilirsiniz.
@banabiyersoyle
Ne güzel yazmışsın Zuhal’cim geçen sene Arda ‘ nin satranç turnuvası vardı Yalova’da biz de o zaman ziyaret etmiştik. ATATURK ne kadar güzel bir şey düşünmüş. Her zaman ki gibi yine o üstün düşüncelerinden birine hayran kalmamak mümkün değil.
Oooo teşekkür ederim Özlemcim. Aklına ufkuna her kategoride hayranız. İlk defa gittim ben Yürüyen Köşk’e. Hayran kaldım gördüklerime. Deniz kenarında oturdum. Martıları seyre daldım sonra. O donemi düşledim. Arkamda o kıymet verilmiş koca çınar, yanında ahşap köşk, dışarısı ise beton ormanı Yalova !!!
Haftasonları çoğunlukla çiçek seralarına giderim, bazen bu gezilerim Yalova’ya kadar uzanır. Karamürsel’den gelişte hep Yürüyen Köşk tabelasıyla göz göze gelirim, bir türlü gidip de göremedim bunca yıl öyle ki Yalova, Çınarcık ilk sayfiyelerimden, denizle ilk buluştuğum yerler. Mutlaka gideceğim, Çınarın yapraklanmasını bekledim diyerek mazeret bildireyim.
Atatürk’ ü her zaman anmak ve ders almak zorundayız, duymayanlara duyurmalıyız, bu vesile ile size çok teşekkür ederim.
Anneler gününde okuduğum yazınızda annenizin sözü çok hoşuma gitti, çok doğrudur, “Memleket nereye gidecek, bizim götürdüğümüz yere”, annenize hürmetlerimi sunarım.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Anneme ileteceğim. Sağolun